BAŞKA MİLLETLERİN EĞİTİM SİSTEMİNDEN FAYDALANMAK GÜNAH MIDIR?

Eğitim; „Bireysel ve toplumsal olarak insanlar için var olmanın ve yarınlara kalabilmenin doyurucu aracı değil, ön koşulu ve olmazsa olmazı dır.“ Bunu bir kenara not edelim!

Eğitimi araç olarak kullanmanın tek amacı; bireyi kendisine ve topluma faydalı bir insan olarak yetiştirmektir.
Gelişen ve genişlerken küçülen dünyamızda insan farklılıklarının olduğu kadar, sorunlarımızında farklılıkları olduğunu hepimiz biliyoruz.
Günümüzde sorunlar Kıtalardan bölgelere aksederken, gelecekte bu sorunların çözümü için güçlü beyinlere muhtacız.
Adına Milli Eğitim dediğimiz eğitim düzenimizi koruyarak, evrensel eğitimi de genel eğitim sistemimize entegre etmek, „başka milletlerin hayranı olduğumuz anlamına gelir“ düşüncesini üzerimizden atmak zorundayız.

Haberleşmenin duman ile yapıldığı çağlardan beri dünya milletleri seyyahlar aracılığıyla başka milletlerin eğitim sistemlerini, yargılama metotlarını, hukukta muhakeme etmek prensiplerini, sosyal düzenini, kendi ülkelerine taşımaktan sakınmamış olup, kendi toplumları için gerekli ve faydalı olanını filtre yaparak üstlenmişlerdir. Bunu yaparken hiç bir millet; „din elden gitti“ diye feryadı-figana düşmemiştir.

Tarihin tozlu sayfalarına baktığımızda bunun bir çok örneğini görmek mümkündür.
Yunan eğitimcilerinden Xenoplaen, İran’a gitmiş ve oradaki eğitimin Yunanlılarınkinden farklı taraflarını görmüş ve kendi ülkesine döndüğünde bunları yazıp anlatmış, iyi yönlerinin Yunanistan’da da uygulanmasını istemiştir.
Ülkemizde isminden çok söz edilen ama, „kafir“ olduğu için bir çok kesimden ret edilen Platon; Yunan eğitim sisteminin bozukluklarını eleştirirken, özellikle Isparta’dan (Sparta) esinlenerek “Devlet” adlı eserini meydana getirmiş olması bir tesadüfün eseri değilidir.
Yunan eğitim sisteminin Roma’yı etkilemesinde, Yunanlıların adeta çok iyi bir öğrencisi olan Romalı düşünürlerin önemli payı olduğunu kim nasıl inkar edebilir.

Orta çağda İslam eğitim sisteminin, özellikle medreselerin Avrupa üniversitelerine nasıl örneklik ettiğini; ve bunda seyyahların, tüccarların ve bilgin din adamlarının payını kim inkar edebilecek cür’eti gösterebilir ki.
İslam eğitim düzenini Üniversitelerine öğrenim malzemesi olarak alan Avrupalıların Müslüman olmaktan korkmadıklarını; ve olmadıklarını kim nasıl izah ederek, „biz onlarınkini alırsak kafir oluruz“ diye içeriği boş olan, bilimsel hiç bir açıklaması olmayan itirazlarla karşımıza çıkmaktadırlar.

17. asrın metot çağında Wolfgang Ratke’nin henüz Prenslikler ülkesi olan Almanya’nın eğitim sistemi üzerinde yaptığı değişiklikler ile Almanya’da nasıl çeşitli okul reformları yapmakla görevlendirildiği; yine bir Alman olan J.A.Komenski’nin İngiltere’de, İsveç’te, Macaristan’da davetli olarak okul reform planları yapıp uyguladığını; Fransız D.Diderot’un 18. asırda Rus hükümeti için bir reform planı hazırladığını; G.E.Lessing’in Hollanda, İngiltere ve Fransa’ya eğitim seyahati yaptığı ve bu seyahatlerinden önemli bilgiler edinerek kendi ülkesine taşıdığını hangi eğitimci göz ardı edebilir.

Başlıkta vurguladığım gibi; „Başka milletlerin eğitim düzeninden, sisteminden faydalanmak günah mıdır? Değildir!
Bunu diyenler asıl günahı işleyerek çocuklarımızın geleceğini karartmaya gayret gösterdikleri için vebal altındadır. „Vebal altına girmenin bu dünyada faydası olsa da, öteki dünyada cezası Kur’anı Kerim’de yazıyor!
Saygıyla.
M.N.Sunguroğlu
16.10.2017

 

BU VEBAL AĞIRDIR, ALTINDAN KALKAMAZSINIZ!

[İtiraf etseniz de bir şey değişmez.]
Tüm çocuklarımızın üniversite okuyacak diye bir mecburiyeti yoktur. Bu ülkeye mesleğini öğrenmiş zanaatkar insanlar lazım. Ama siz eğitimciler; çocuklarımızı 4+4+4 ile üniversite okumaya mecbur ettiniz.
Okuyamayacak olan çocuklarımızın meslek öğrenmek yaşını göz önüne almadan kararlar verdiniz. 18 yaşında bir çocuğu çırak diye kim alır yanına diye düşünmediniz. İki yıl sonra askere gidecekleri aklınıza bile gelmedi.
Çocuklarımızı ya okursun, ya okursun-a mecbur ettiniz. Okuyamayacak olanları meslek öğrenemeden düz işçi olarak topluma katılacağının hesabını yapmadınız.
İlk okul diploması vermiyorsanız, en azından 8 yıl sonra orta okul diploması verin de, çocuklarımızın 3 yılını daha harcamayın!
Aklıma gelmişken:
Üniversite okuyan çocuklarımızın işsiz sayısı Türk ordusu kadar büyüdü. Bırakın artık evrensel eğitimi dışlayarak çocuklarımızı kafanıza göre eğitmeyi!
Kendiniz yaptınız kendiniz beğenmiyorsunuz ama; bu arada ne oluyorsa çocuklarımıza oluyor!
Bu vebal ağırdır, altından kalkamazsınız! Mahşer günü çocuklarımız yakanıza yapışacaklar!

M.N.Sunguroğlu
02.10.2017

ÇOCUKLARIMIZIN KARNESİ BİZİMDE KARNEMİZDİR

karne[Çocuklarımıza, Öğretmenlerimize güzel bir karne tatili dileğiyle… Sevgiyle kalın!]

Bugün 18 milyon çocuğumuza karne verildi diyoruz. Kim bilir, belki de çok daha fazlasına karne verildiği bir gündür bugün? Çocuklarımızın karnesi bizimde karnemiz değilmidir? Pekiyi, iyi, orta zayıf diye okuduğumuz not dereceleri bizim de karnemizde olanlar değilmidir?

Öğretmeninden karnesini alan çocuk, eve hoplaya zıplaya geliyorsa, bizde onunla hoplayıp zıplamıyor muyuz? Boynu bükük, karnesini göstermekten çekinen çocuk ile aynı hüznü yaşamıyor muyuz? Aynı hüznü ve sevinci beraberce yaşadığımız, eve gelen karnede bizimde payımız olduğundandır.

Ülkemizde karne tatillerinde eve gelen karneyi beğenmeyen ebeveynler vardır. Bu veliler bazen o kadar ileri gidiyorlar ki; çocuklarımız intihar edebiliyorlar. İntihar eden çocuğumuzla, tüm aile, hatta tüm çevrenin bu intihar olaylarında hiç mi payı yoktur? Elbette ki direkt değil ama, ikinci kademe olarak hepimiz suçluyuz. Suçluyuz ki bizler; „çocuklarımızdan onlara veremediklerimizi“ bekliyoruz!

Komşunu çocuğu doktor olmuş, mühendis olmuş vs. sende olacaksın diyoruz. Bu anlayış yanlış ve hatalıdır. Bu ülkede herkes doktor olamaz, olmamalıdır. Toplumları toplum yapan, toplumun farklılıklarıdır. Bunu bilmek için kehanet sahibi olmaya da gerek yoktur.

Sevgili ebeveynler!

Çocuklarımıza taşıyamayacakları yükü vermeden önce, çocuklarımız bu yükü kaldırabilirler mi sorusunu cevaplayalım.

Ondan sonra çocuklarımıza ne verdiğimize bakmadan, çocuklarımızın getirdikleri düşük notlara bakarak onlara sitem, ceza vermeye kalkmayalım. Onlara belki çok şeyler vermişiz ama, asıl vermemiz gerekeni unutmuş olmamızın faturasını çocuklarımıza kesmeyelim!

Herkes her neredeyse, sandıkta mı yoksa tavan arasında mı; önce kendi karnesine bir göz atsın. Karnesini bulamayanlar ise, gitsin aynaya baksın!

Çocuklarımıza, Öğretmenlerimize güzel bir karne tatili dileğiyle… Sevgiyle kalın!

Mehmet Nuri Sunguroğlu

22.01.2016

AZİZ SANCAR OLAYI

sancar“BİR VUKUAT İŞLEDİK, AFFOLA…”!

Türk dil kurumuna göre Sancar: „Kısa kama, saplayan, batıran, yenen“ anlamıyla izah edilmektedir. Sn. Aziz Sancar hocamızın adına yakışacak düzeyde başarılara imza atmış olması ismi ile ne kadar bağlıdır bilinmez ama; yeteneklerinin en azından isminin izahı kadar güçlü olduğuna şahit olduk.

Aziz Sancar hocamız geldi, gördü, ödülünü aldı ve aldığı ödülü Atatürk adına Genelkurmay başkanlığına armağan etti. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz, hocamızın kararına saygı duymak lazım. Aziz Sancar hocamızın bu jesti, oyunun son sahnesiydi. Asıl oyun Nobel ödülünü alacağının duyulmasında oynanmıştı; ben oraya değinmek istiyorum.

Başta BBC olmak üzere hocamızı kırk parçaya böldüler. Arap dediler, Kürt dediler, Türk dediler. Hatta bazı partilerin hocaya sahip çıkmak istediklerine de şahit olduk. Aziz Sancar hocamız ise; tüm bunlara „aidiyetinin Türk olmasıyla ve bununla gurur duyduğunu, başarılarını Atatür ve onun kurduğu Cumhuriyete borçlu olduğunu söyleyerek cevap verdi. Bu düşüncesinin altını da çizmek için aldığı Nobel ödülünü Anıt kabre armağan etti. Şimdi gelelim asıl söylemek istediğime.

Biz millet olarak böyle başarılara imza atmadığımız için, böyle başarıların nasıl hazım edileceğini bilemediğmiz için ne yapacağımızı da şaşırdık.

1) Sn. Sancar hocamızın nasıl da „parçalara bölünerek“ sahiplenildiğine üzülerek şahit olduk.

2) Henüz ne kadar arka sıralarda oturduğumuzun, dersi duyamayacak kadar sesli bir sınıfta olduğumuzun farkında olduk.

3) Davranışımızla bir vukuat işledik.

4) Ne kadar bilmesek, inkar etsek de, bu bir „vukuattır“…geri kalmışlığımızın vukuatı dır!

5) Akıl ile zekanın, egomuzun karşısında aciz kalarak homojen olarak çalışmadığının, uyumsuzluğunun vukuatı dır!

6) Dünyanın evrenselliğinden yoksun kalmanın vukuatı dır!

7) Bilimin önemini anlamadığımızın vukuatı dır!

8) Etnik köken saplantımızın affedilmeyecek olan vukuatı dır!

9) Siyasal düşüncelerimizin bizi insanca düşünmekten mahrum ettiğinin vukuatı dır!

10) Utanacak yerde, avını paylaşamayanlar gibi davranmanın vukuatı dır!

11) İnancımıza, değerlerimize, ilime ve bilime ne kadar uzak kaldığımızın vukuatı dır!

Keşkem bu ve buna benzer olaylara olan susuzluğumuzu giderecek daha çok başarılara imza atan bilim adamlarımız olur da, gelecek ödüllerde nasıl davranacağımızı öğrenir ve bu gibi insanlarımızı parçalamakta acele etmekten uzak kalırız.
Mehmet Nuri Sunguroğlu

21.12.2015

 

NOBEL ÖDÜLÜ VE AZİZ SANCAR VUKUATI

aziz-sancar-labEvet sevgili dostlarım, bu bir „vukuattır“!

Geri kalmışlığımızın vukuatı dır!

Akıl ile zekanın homojen olarak çalışmadığının, uyumsuzluğunun vukuatı dır!

Dünyanın evrenselliğinden yoksun kalmanın vukuatı dır!

Bilimin önemini anlamadığımızın vukuatı dır!

Etnik köken saplantımızın affedilmeyecek olan vukuatı dır!

Siyasal düşüncelerimizin bizi insanca düşünmekten mahrum ettiğinin vukuatı dır!

Utanacak yerde avını paylaşamayanlar gibi davranmanın vukuatı dır!

İnancımıza, değerlerimize, ilime ve bilime ne kadar uzak kaldığımızın vukuatı dır!

 

BBC’nin Aziz Sancar hocamıza cahilce sorduğu: „Siz Arap’mısınız“ sorusuna hocamızın „ben Türk’üm“ diye verdiği cevap yeterli olmalıydı ama, olmadı.

Kimya dalında Nobel ödülünü alan bu değerli bilim adamının başarısındaki payımıza bakarak utanacak yerde, onu parçalara bölerek üzerinden siyasetçilik, ırkçılık, milliyetçilik yapmaya kalkmak bir vukuat değil de nedir?

1997 yılından beri Amerika’nın verdiği imkanları kullanarak bu başarıya imzasını atan hocamıza kimya dalında Nobel ödülü verilirken yapılan açıklama: „“North Caroline-USA” „ diye takdim ediliyor. Bu demektir ki; bizler kendi değerlerimizin değerlerini bilemeyen, çalışmalarına, araştırmalarına olanak veremeyecek kadar evrensel düşünceden yoksunuz. Demek ki; Aziz Sancar ve daha yüzlerce değerlerimize sahip çıkamayan bir mekanizmamız var. Asıl vukuat da burada saklıdır!

Elbette ki Aziz Sancar hocamız ile övünmek  hakkımızdır ama; onu parçalara ayırmadan. Bir insan olarak övünmek ne kadar ise, o kadar. Ne fazla nede eksik!

 

[Evet… Aziz hocamızın verdiği cevap: „Ben Tük’üm“ yeterli olmalıydı!]

 

Mehmet Nuri Sunguroğlu

09.10.2015

AFFETME BİZİ ÖZGECAN… HEPİMİZ SUÇLUYUZ !

ÖCGECANAFFETME BİZİ ÖZGECAN… HEPİMİZ SUÇLUYUZ !

Sevgili ÖZGECAN!

Henüz 20 yaşında aramızdan ayrıldın. Hunharca işlenmiş bir cinayet seni bizden aldı. Şimdi arkandan dualar okuyup, Allah’tan rahmet dileyerek vicdanımıza olan borcumuzu ödeyeceğiz! Ne kadar üzüldüğümüzü anlatabilmek için kelime dağarcığımızda olan tüm kelimeleri dizeler halinde sıralayacağız.

Ancak…bütün bunlar seni geriye getirmeyecek. Sen artık aramızda değilsin ve bir daha da olmayacaksın.

Bizler ki; ülkemizde çocuklarımızın değerini bilmekte aciz kalmış toplum olmuşuz…sakın bizleri affetme Çocuk !

Bizler ki; dövülen eşlerin sesini duyduğumuzda sivil cesaretimizi kullanarak polise telefon edemeyen bir toplum olmuşuz…sakın bizleri affetme Çocuk !

Bizler ki; çocuğumuzun gelişiminden, eğitiminden, beslenmesinden vb. tasarruf ederek harcamalarımıza başka türlü öncelik tanırız…sakın bizleri affetme Çocuk !

Bizler ki; çocuklarımızı koruyamaz hale gelmişiz…sakın bizleri affetme Çocuk !

Bizler ki; cinneti, şiddeti, sapıklığı, barbarlığı rutin olarak görür hale geldik…sakın bizleri affetme Çocuk !

Bizler ki; taciz suçundan mahkumiyeti dönüşü kahveye, mahalleye gelen ırz düşmanına geçmiş olsun diyerek çay ısmarlarız…sakın bizleri affetme Çocuk !

Liste çok uzun sevgili Özgecan …çok uzun ! O kadar uzun ki…tüm dünyayı bir kaç defa dolayacak kadar uzun…kin ve nefret, cinnet ve şiddet, sapıklık ve barbarlık akıyor dünyanın her tarafından.

Bu rezaletin birde raporu var sevgili Özgecan !

UNICEF rapor etmiş bu rezaleti; okuyalım!

Dünyadaki Çocuk İstismarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren bu raporda hepsi olmasa da, olanlar bizleri utandıracak kadar yeterli.

– Dünya genelinde 246 Milyon çocuk, çalıştırıldıkları çeşitli işlerde emeklerinin sömürülmesine maruz kalmaktadır.

– Dünya genelinde 1.2 Milyon çocuk, ailelerinden koparılarak köle ya da işçi olarak kullanılmak üzere satılmaktadır.

– Dünya genelinde 300 Bin çocuk, 30′dan fazla ülkedeki çatışmalarda ellerine silahlar verilerek piyon asker olarak kullanılmaktadır.

– Dünya genelinde 2 Milyon çoğu kız çocuk, yine tacirler tarafından seks ticaretine alet olmaktadır.

Ülkemizdeki durum nedir ?

Bir adli Tip uzmanı olan ve ülkemizde bir çok projelere imza atan sn. Prof Dr. Oğuz POLAT Hocamızın bu konudaki açıklamalarına bir bakalım.

– Türkiye’de 42 bin çocuk sokakta yaşıyor.

– Yılda 7.000 çocuk tecavüz ve tacize uğruyor.

– Son 5 yılda, haklarında koruma kararı alınan ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda barınan toplam 14.398 çocuğun 2.678’i, yani yüzde 18,6’sının anne-babası tarafından ihmal veya istismar edildiği görülüyor.

– Suça itilen çocuk sayısı yılda yüzde 5 ile 10 oranında artıyor,

– Yılda 125.000 çocuk mahkemeye çıkıyor.

– Altı yaş altındaki çocuklarda fakirlik oranı yüzde 34 olduğunu, bu oran kırsal kesimde yüzde 40’a ulaşıyor.

– Sokakta yaşayan çocukların yüzde 11’i hiç okula gitmedi, yüzde 52’si madde kullanıyor.

– Sokakta  yaşamak ta en büyük etken ise aile içi şiddet.

– Adalet Bakanlığının son açıkladığı verilere göre yılda ortalama 7.000 çocuk tecavüz ve tacize uğruyor.

– İstismar ve ihmal, çocuk hakkında koruma kararı alınmasında ekonomik nedenden sonra ikinci sırada yer alıyor.

Gelelim Türkiye’nin taciz ve tecavüz bilançosuna. Önce bizleri korumakla görevli olanların durumuna bir göz atalım.

Türkiye’de son 10 yılda ciddi oranda arttığı belirtilen taciz ve tecavüz vakıaları her gün yeni bir olayla karşımıza çıkıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı verilerine göre son 15 yılda 241 polis, 91 asker, 17 özel timci, 15 korucu, 45 gardiyan tecavüzden yargılandı…fakat hiçbiri ceza almadı.

Bunlar bizi koruyacak olanlardı.

Devam edelim!

Ayrıca kadınları istismar eden erkeklerin yüzde 83’ünü de eşler oluşturuyor.

Sadece 2002-2008 arası 62 bin tecavüz olayı kayıtlara geçerken, Adalet Bakanlığı’na göre katledilen kadınların sayısı son 7 yılda yüzde bin 400 yükseldi.

2002 yılı kayıtlarına 66 olarak geçen kadın katliamı sayısı, 2007 yılında 1011 olarak saptandı.

Tecavüze uğrayanların yüzde 50’si 18 yaş altında ve bunlardan yüzde 10’u erkek çocuktur.

5-10 yaş arası çocukların yüzde 55’i ensest (mahrem sayılanlar arası ilişki) mağdurudur. 10/16 yaş arası çocukların yüzde 40’ı ensest mağdurudur.

Cinsel saldırganların yüzde 75’i tanıdık biridir.

Acil yardım hattını arayan kadınlardan yüzde 57’si fiziksel şiddete, yüzde 46,9’u cinsel şiddete, yüzde 14,6’sı enseste ve yüzde 8,6’sı tecavüze maruz kaldı.

TÜİK verilerine göre tecavüz ve taciz gibi cinsel saldırı suçlarında son beş yılda yüzde 30 artış meydana gelmiştir.

Buna göre; 2006’da 528, 2007’de 473, 2008’de 577, 2009’da 652 kadın tecavüze uğrarken, 2006 yılında 489, 2007 yılında 540, 2008 yılında 589, 2009 yılında 624 cinsel taciz olayı yaşanmıştır.

 

Evet sevgili Özgecanlar, Gizemler, Ayşeler, Fatmalar…Ahmetler, Umutlar…bizleri toplum olarak sakın affetmeyin !

Mersin Çağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Özgecan Aslan; henüz yaşamının baharındayken, hunharca bir cinayet sonunda yaşamından koparıldı. Bu ne ilk, nede son olacaktır. Henüz çocuk yaşta olan ve hayata doymadan hunharca bir cinayetin sonunda  öldürülen Özgecan Aslan çocuğumuzun ve binlerce çocuklarımızın ailelerine Allah’tan sabır ve metanet diliyorum.!

Mehmet Nuri Sunguroğlu

15.02.2015

 

 

 

ÇOCUKLARIMIZA BONZAİ ZEHRİNİ SATARAK PARA KAZANANLARA LANET OLSUN!

baygin cocukBÖLÜM ( IV ) SON BÖLÜM, KAÇIRMAYIN!

Değerli okurlar,
Dünya uyuşturucu pazarında esrara alternatif olarak pazarlanan bonzai hakkında Avrupa Uyuşturucu Ve Uyuşturucu İle Mücadele Birimi tarafından 27.05.2014 tarihli raporundan derlenerek hazırlanmış olan bu raporu geniş bir araştırmadan sonra okumanız için
yayımladım. Umarım ki; bu zehir hakkında edindiğiniz bilgiler faydalı olmuştur.

Çünkü; bonzai denen uyuşturucu özellikle gençlerimiz arasında rağbet görmesi, gençliğimizin geleceği için büyük bir tehlike arz etmektedir.
Merak ve arkadaş ortamının etkisiyle yaygınlaşmaya başlayan bonzai adlı uyuşturucu, Türk gençliğine kurulan en son ve en tehlikeli tuzaktır. İçeriğinde bulunan birçok kimyasalla sıradan bir uyuşturucudan onlarca kat daha etkili olan bu zehir; kullanıcılarını ölüm atmosferine sokarak, intiharın eşiğine kadar getirmektedir.
Avrupa raporunun son bölümü.

KULLANIM ALANLARI VE KULLANICI TÜRLERİ

Genel olarak esrar kullanıcıları tarafından daha uzun etkisi ve legal olarak uzun süre satılmasından dolayı kullanılmaktadır. Özellikle Almanya daki kullanıcıların bir kısmının legal biogenic maddelere merakı olan şahıslardan olduğu tespit edilmiştir. His ve duyu peşinde koşanların ve deneme amaçlı kullanıcı profili de bulunmaktadır.

Spice ve Spice benzeri ürünlerin içeriği olan etken sentetik kannobionidlerin Avrupa ülkelerinde 2009 yılında ilk olarak Avusturya ve Almanya olmak üzere yasaklanmaya ve kontrol altında alınmaya başladığı görülmektedir.

Leonotis leonurus ve Nymphaea caerulea isimli bitkilerde aynı kanuni düzenlemeler ile kanun kapsamında alındığı görülmüştür. Leonotis leonurus Afrika aslan kulağı ve aslan kuyruğu gibi isimler ile tanınan ve Afrika da sarhoşluk vermesi sebebi ile kullanılan bir bitkidir. ve Nymphaea caerulea Nymphaea caerulea, ayrıca Mısır mavisi zambak veya “Kutsal Mavi Lotus,” mavi bir su zambağı Nil nehri boyunca ve diğer ülkelerde (örneğin Tayland) boyunca meydana cinsinin Nympaea (nilüfer), denir. Psikoaktif özellikleri olan başka bir bitkidir. Sentetik kannobionidlerin ticaretini yapan suç örgütlerinin bu etken maddeleri emdirme suretiyle uyarıcı veya yatıştırıcı özelliği olan güney Amerika ve Afrika halkları tarafından kullanılan bu iki bitkiye benzer birçok bitkiyi kullandıkları bilinmektedir. Spice isimli ürünlerin ticaretini yapanlar maddeleri bu sebeble gıda takviyesi olarak da piyasa sürmektedirler.

Ülkelerin yasal düzenlemeleri sırasında kanun kapsamında aldıkları ürünlerden biri de ticari adı CESAMET olarak bilinen maddedir.

AVRUPA UYUŞTURUCU VE UYUŞTUCU BAĞIMLIĞINI İZLEME MERKEZİNİN RAPORLARINDA SENTETİK KANNABİONİDLER

Son yıllarda ortaya çıkarak ciddi bir bağımlılık problemi oluşturan sentetik kannabionidler olarak adlandırılan bu tip uyuşturucular değişik kimyasal farklılıkları ve çeşitleri olan ve çok sayıdaki maddeler ve bileşenleri kontrol ve izleme yönünde ciddi zorluklara sebep olmaktadır.
Genel olarak bu sentetik kannabinoidlerin özelliği vücutta kannabinoid reseptörlerinin vücuta verdiği etkiye benzer etkiye sebep olmaktadır. Hint Kenevirinde bulunan ana etken kimyasal madde olan THC maddesinin etkisini değişik derecelerde olarak sahip olduğu tespit dilmiştir.
İnsanlar üzerindeki farmakolojik ve toksikolojik etkileri tam olarak tespit edilememiştir. Bu maddelerin vücuttaki yarı ömürleri ve psikoaktif etkileri araştırılmakta ve yüksek potansiyeli bilinmektedir.

SÜREÇ

İlk olarak 2008 yılında Almanya da ve Avusturya da JWH-018 isimli madde ‘’ spice ‘’isimli madde içerisinde tespit edilmiştir.
Sonradan birden fazla çeşitte sentetik kannobinoidin tütsü ve oda tütsülerinin içerisinde tespit edilmiştir. Tipik olarak Spice Gold, Spice Silver Ve Yutacan Fire isimli ve akabinde birçok isim altında satılmaya başlanmıştır.
Terapatik etkileri ile istenmeyen psikoaktif etkileri ayrılamaz durumdadır.
2009 yılında 9, 2010 yılında 11, 2011 yılında 23, 2012 yılında 30
2013 yılında 29 tane farklı olmak üzere toplamda Kasım 2013 yılında EMCDDA tarafından 102 çeşit madde tespit edilmiştir. 2014 yılı içerisinde 31 Marta kadar olan 3 aylık süreç içerisinde 5 farklı sentetik kannabinoid tespit edilmiştir.

Sentetik kannabinoid bu maddelerin yasal piyasaya da yayılması konusunda önemli bir role sahiptir. Riskleri ve zararlarının ( öldürücü etkilerinin bulunduğu bilinmektedir.) tam olarak tespit edilmemiş olması en riskli durumların başında gelmektedir.

SENTETİK KANNABİONİDİNLERİN ÜRETİM SORUNU

Bu yasal uyarıcıların yüksek miktarlarda Çin Halk Cumhuriyetinde üretildikleri ve yasal yollardan nakliyeler vasıtasıyla dağıtımının yapılmaktadır. Yüksek kilolarda olan nakliyeler tespit edilmiş fakat saflık dereceleri farklılar göstermiştir. Güney Kore de %75 ile %90 arasında saflıklar bulunan ürünler tespit edilmiştir. Avrupa da ilgi çeken yakalamalar 2012 yılında yapılan 54 kilo JWH-018, Finlandiya da 2012 yılında yakalanan JWH-018, 2012 yılında ispanya da yakalanan AM-2201; 2013 yılında Finlandiya da yakalanan 7 kilo AM-6527; 2013 yılında Fransa da yakalanan 5 kilo XLR-11 ve AKB48-F dir.

Başlarda Avrupa da ki yakalamalarda etken uyarıcı madde yanında yan maddeler ve kullanılan bitkilerde yakalanmıştır. DAMİANA, (TURNERA DİFFUSA) ve LAMİACEA bitkileri ve MELİSSA , MENTHAve THYMUS gibi bitkiler ele geçirilmiştir . Üretim safhasında aseton ve metanol gibi solventlerin de kullanıldığı görülmüştür. Etken maddelerin kurutulması safhasından sonra paketlenerek piyasaya sürüldüğü tespit edilmiştir. Belçika ve Hollanda da dağıtımın büyük organize suç örgütleri ile yapıldığı tespit edilmiştir. Avrupa genelinde internetten satışın olduğu ve kolluklar tarafından küçük miktarda yakalamalar yapılmıştır.

ETKİ ALANI- YAYGINLIĞI

Sentetik kannabinoidlerin yayılımının hızı gerçekte bilinmektedir. Ancak tüm genel bağımlı sayısına göre daha az oranda olduğu bilinmektedir. Etki alanının artmasının önüne geçmek için bu maddelerin tanıtımı ve satımının engellemesi ve maddeler ile ilgili olarak yapılan tespitlerin uluslararası olarak hızla paylaşımı gerekmektedir.
Avrupa ülkelerinde yapılan çalışmalarda Almanya ve İspanya da 15/16 ve 17/18 yaşları arasındaki öğrencilerin az bir oranda sentetik kannabionid kullanımının olduğu tespit edilmiştir. 2008 yılından itibaren her yıl yapılan araştırmalarda kısmi artışların olduğu tespit edilmiştir.
Genel olarak esrar kullanıcıların ve internet kullanıcılarının bağımlıların önemli bir oranını oluşturduğu gözlenmiştir.

SAĞLIĞA OLAN ETKİLERİ

Yapılan araştırmalarda şuana dek sentetik kannabinoidlerin gerçek kendi özellikleri sebebi ile ölüme neden olacak bir toksik etkiye sahip olmadığı rapor edilmiştir. Ancak yeni çıkan versiyonlar ile ölüm vakalarının olduğu tespit edilmiştir. Yan etken maddelerin de öldürücü etkiye sahip olduğu bilinmektedir.
Maddelerin bitkisel ürün içindeki dozaj farklılıkları da bir çok sağlık problemine neden olan farklı bir sebep olarak önümüze çıkmaktadır. Bağımlının kullandığı maddedeki etken maddenin homojen olarak dağılmamış olması sebebi ile yüksek dozda aldığı ve bunun da vücutta ani ve büyük tahribata neden olduğu tespit edilmiştir.

Şu ana kadar net olarak ters etkileri olarak rapor edilen rahatsızlıklar Aşırı stres , bunalım, çalkantı Hipertansiyon nöbetleri Hypokalemia (düşük potasyum düzeyi)
Araştırmacılar esrardaki yüksek dozdaki etkilerin benzerlerinin görülmesine rağmen çok daha tehlikeli oluştuğunu vurgulamaktadır.
Psikolojik semptomların özellikle psikoziz e neden olduğuna dair ciddi deliller bulunmaktadır. Birleşik devletlerde akut böbrek hasarı ile Sentetik Kannabionid kullanımı arasındaki bağlantıları araştırılmaktadır. JWH-018 ın kullanımının istemik inme vakaları ile bağlantısı gözlenmiştir.
2012 yılında birleşik krallık ta annihilation ismi ile pazarlanan bir maddenin kullanımı akabinde hastaneye başvurması akabinde polisin yaptığı baskınlarda birçok işyerinde satılan ürünler üzerinde yapılan incelemede birçok sentetik kannabinoid olduğu tespit edilmiştir.

SON GELİŞMELER

Sentetik kannabinoidlerin ortaya çıkmasından beri bitkisel tütsü karışımlarında bir çok kez tespit edilmiştir. Birçok ülke esrar reçinesine benzer ürünler içerisinde tespit edildiğini rapor etmektedir. Yasal yükseltici (yasal uyarıcılar) ürünlerinin satıldığı işyerlerinde ‘’ bangsolid’’ ve ‘’ afgansolid’’ gibi isimler ile piyasaya sürülmektedir.
Bu ürünler esrar reçinelerinin kullanıldığı ülkelerde kabul görmektedir. Ayrıca sentetik kannabinoidler uyarıcılar sedatifler ve halisinojenler gibi yeni psikoaktif maddelerde de tespit edilmektedir. Bu durum kazara veya kasıtlı olabilir ancak bazı ecstacy tabletlerde tespit edilmiştir.

Diğer dikkat çekici bir gelişme ise doğal esrar içerisinde tespit ediliyor olmasıdır. Bunun nedeninin de etkisinin artması için konulduğu tahmin edilmektedir.

Hasat zamanını azaltma amaçlı olarak üretim yapanların teknik olarak kullandıkları bir yöntem olabileceği düşünülmektedir.
Elektronik sigaraların su filtreli kartuşlarında nikotin ile birlikte tespit edilmiştir.

Sentetik kannabinoidler her geçen gün yeni versiyonları ile insan sağlığına olan zararı sebebi ile toplumlar açısından ciddi tehlikelere neden olmuştur.

Bu yazı dizisi:
EMCDDA (European Monitoring Centre Of Drugs And Drug Addiction) Avrupa Uyuşturucu Ve Uyuşturucu İle Mücadele Birimi tarafından 27.05.2014 tarihli raporundan derlenerek hazırlanmıştır. Raporun aslını (İngilizce) görmek için alttaki bağlantıyı tıklayın!

http://www.emcdda.europa.eu/topics/pods/synthetic-cannabinoids

Yazı dizisi burada son bulmaktadır. Bonzai ile ilgili yazacağım kendi yazımda buluşmak üzere. Sevgiyle kalın…

Mehmet Nuri Sunguroğlu
03.09.2014

11 YAŞIN ALTINDAN ÖLÜME GİDEN YOL… BONZAİ / BÖLÜM ( I I )

bonzaibölüm2>>Hayvan deneyimi dahi yapılmadan, çocuklarımıza satılan öldürücü zehir!<<

Değerli okurlar,
Dünya uyuşturucu pazarında esrara alternatif olarak pazarlanan bonzai hakkında Avrupa Uyuşturucu Ve Uyuşturucu İle Mücadele Birimi tarafından 27.05.2014 tarihli raporundan derlenerek hazırlanmış olan bu raporu geniş bir araştırmadan sonra okumanız için yayımlıyorum.
Raporun uzunluğu nedeniyle bölümler halinde yayımlayacağım bu yazıyı, takip edin; okuyun ve okutturmaya çalışın!
Çünkü; bonzai denen uyuşturucu özellikle gençlerimiz arasında rağbet görmesi, gençliğimizin geleceği için büyük bir tehlike arz etmektedir. Bu tehlikenin sebeplerinden birisi de; “bonzai” denen sokak esrarının, esrardan daha ucuza satılması ve sosyal medya üzerinden temin edilebilmesi.

AVRUPA RAPORUNUN DEVAMI

Bonzai Türkiye’ye ne zaman girdi?

Uyuşturucu ekimi, üretimi, kaçakçılığı ve kullanımının büyük sorun olmaya devam ettiği dünyada artan fiyatlar, küçük eroin organizasyonlarını daha karlı olduğunu düşündükleri çeşitli uyuşturucu maddelerine yöneltiyor.

Türkiye’de de önemli bir sorun olan uyuşturucu kullanımı, başta gençler olmak üzere bağımlılarını hayattan koparmaya devam ediyor. Genellikle “bir defadan bir şey olmaz” denilerek başlanılan uyuşturucunun pençesinde olan kişiler, para bulamadığında çeşitli yöntemlere de başvuruyor. Uyuşturucunun en ucuzunu almaya çalışan bağımlılar, bazen kurye olarak da kullanılıyor. Uyuşturucu ticareti yapan şüpheliler, çaresiz kalan bu insanların durumundan her fırsatta faydalanmaya çalışıyor.

Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının (KOM) 2012 Faaliyet Raporundan derlenen bilgiler, son günlerde bonzai türü uyuşturucunun giderek yaygınlaşmasının ip uçlarını da gözler önüne seriyor.

2011 yılı KOM raporunda, afyonun Afganistan’daki tarla çıkış fiyatının yükselmesi ve afyon üretimindeki düşüşün eroin fiyatlarına yansıdığı, artan fiyatların küçük eroin organizasyonlarını daha karlı olan maddelere yönelttiği belirtiliyor. Öyle ki; bu dönemde yapılan değerlendirme ve tespitlerde, 2010 ve 2012 yılında sigara kaçakçılığına karıştıkları tespit edilen 122 kişinin geçmiş dönemde 50 gram ve üzeri eroin kaçakçılığına karıştıkları görülüyor.

Bonzai, 2010 ve 2011’de küçük miktarlarda getirildi

Sokak dilinde “bonzai” olarak bilinen “1-naphthalenyl methanone”, diğer adıyla JWH-18 grubu sentetik kannabinoid türevi bir uyuşturucu madde. Bonzai, genellikle diğer kurutulmuş bitki kırıntılarına emdirilmek suretiyle kullanıma sunuluyor. Sentetik kannabinoid türevlerinin Türkiye’de bitki kırıntılarına emdirilmesi haricinde sıvı ve toz halde yakalamaları da gerçekleşti.

Sentetik kannabinoid türüne her geçen gün yeni türevler ekleniyor ve piyasaya sürülüyor. Birçok ülke de bu durumdan olumsuz etkileniyor. Türkiye’de ilk defa 2010 yılında görülen sentetik kannabinoid türevleri, 2011 yılında yasa kapsamına alındı. 2010 ve 2011 yıllarında küçük miktarlarda Türkiye’ye getirilen bonzaide, 2012 yılında yüklü yakalamalar oldu. Bunun yanında sokak satıcılarına yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda miktarı az olmakla birlikte, tek başına ya da diğer uyuşturucu maddelerle (çoğunlukla esrar ve sentetik hap) birlikte ele geçirildi. Raporda, Türkiye’de 2010 yılından itibaren bonzai yakalamalarında artış görüldüğü vurgulandı.

2012’de 391 operasyonda 896 kişi ile birlikte 197 kilogram bonzai ele geçirildi. 2011 yılına göre bonzai yakalanmalarında görülen 18 katlık artış, yakalama yapılan il sayısının 21’den 47’ye çıkması Türkiye’deki pazarın gelişimi hakkında ipuçları veriyor.

2011 ve 2012 yılında yapılan yakalamaların büyük bölümü, ülkenin batı illerinde gerçekleşti.

Sentetik Kannabinoid (Bonzai)

Bonzai olarak adlandırmakta olduğumuz yeni nesil bu uyarıcı madde genel olarak uluslararası polisiye literatürde ‘’ spice’’ adı altında tanımlandırılmaktadır. Ülkemizde kullanımın hızla artmakta olduğu bu uyarıcı madde üretiminde sıklıkla kullanılan bonzai ağacının yaprakları sebebi ile bonzai adını almıştır. En önemli husus burada kurutulan madde olarak herhangi bir başka bitkinin yapraklarının da kullanılabiliyor olmasıdır.

07.01.2011 tarihli ve 2011/1310 sayılı B.K.K. (13 Şubat 2011 tarih ve 27845 sayılı Resmi Gazete) Tarihli BKK kararınca uyuşturucuların murakebesi kanunundaki uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin listesine ekleninceye kadar yoğun bir kullanım alanı bulmuştur.

Bahse konu B.K.K da 2. Maddede adı geçen maddeler şunlardır;
Sentetik kannabinoidlerden:

a) JWH-018 – b) CP 47,497 – c) JWH-073 – ç) HU-210 – d) JWH-200 – e) JWH-
250 f) JWH-398 – g) JWH-081 – ğ) JWH-073 methyl derivate – h) JWH-015 – ı) JWH-122
i) JWH-203 – j) JWH-210 – k) JWH-019

Karar kapsamında suç teşkil eden maddelerin Esrar ın etkin maddesi olan THC ye benzer etkilere sahip olması sebebiyle kuru otlara emdirilmek suretiyle esrar görünümü kazandırmaktadır. Çok az miktarlardaki etken maddeden yüksek miktarlarda üretim yapılabilmesi maddenin polisiye manada mücadelesinde hem zorluğuna hem de önemini ortaya koymaktadır. Genel olarak çin menşei olarak ortaya çıktığı söylese de herhangi bir yerde üretiminin kolay mümkün olduğu bilinmektedir.

Spice adı altında İnternet üzerinden, online satış sitelerinden 2006 yılından itibaren satışında artış görülmesi ile dikkat çekmiş ve tahminen bu ivmesi 2004 yılına kadar gittiği düşünülmektedir. Zengin aromalı Egzotik tütsü, insan kullanımı için değildir şeklindeki ibarelerin aksine yoğun olarak dumanı çekilerek kullanılan ve esrara benzer etkiler yaratan bir maddedir.

Spice silver, spice gold,spice diamond, Spice Arctic Synergy, Spice Tropiccl Synergy, Spice Egypt, Yucatan Fire, Smoke, Sence, ChillX, Highdi’s Almdröhner, Earth Impact, Gorillaz, Skunk, Genie, Galaxy Gold, Space Truckin, Solar Flare, Moon Rocks, Blue Lotus, Aroma, Scope gibi bir çok farklı isim ve ambalaj adı altına satılmaktadır.

Üçüncü bölümde buluşmak üzere… Sevgiyle kalın!

Mehmet Nuri Sunguroğlu
21.08.2014

BÜLENT BEY! …GÜLSEK Mİ, YOKSA AĞLASAK MI?

001weinen>> Bülent Arınç Bey! Siz önce; Kadınımızın toplumda yüksek sesle ağlamasını durdurun da, sıra gülmesine gelsin!<<

Aslında                 susmaya kararlıydım ama olmadı. Beni zorladınız Bülent Arınç Bey… Zorladınız!

Öyle uzun yazacağımı da düşünmeyin Bülent Arınç Bey! Yaptığınız sosyal eleştireler de haklı olduğunuz noktalar var. Ancak şikayeti yapan siz olursanız, bu işte bir çaprazlık da var!

Bu ülkenin tüm temel taşlarını yerinden oynatan sizler değil-misiniz?

Uyguladığınız turbo kapitalizm sistemin sadece alış verişte kalacağına inandınız mı Bülent Bey?

Her yıl 15 milyar dolar değerinde ithal ettiğiniz telefonların susacağına nasıl inandınız Bülent Bey?

Biliyor-musunuz Bülent Arınç Bey!

Siz… Kadınımızın toplumda gülmesini yasaklayabilirsiniz; çünkü sizin ıssız odalarda akan gözyaşlarından haberiniz yok!

Çünkü sizin sessiz çığlıklardan haberiniz yok!

Bülent Arınç Bey!

Önce; Kadınımızın toplumda yüksek sesle ağlamasını durdurun da, sıra gülmesine gelsin!

 

Ne demişti 15 yüzyıldaki saray şairimiz?

“Dünyada bir kadının gülmesi kadar güzel bir şey yoktur”!

 

Sevgiyle kalın!

Mehmet Nuri Sunguroğlu

31.07.2014

 

 

DUA VE DİLEKLERİM İÇİN DİZ ÇÖKÜP EL AÇTIM YARABBİ!

weise roseAllah’ım, bu akşamki Kadir gecesi hürmetine!
Bizlere verdiğin yüce İslam dini hürmetine diz çöküp yalvarıyorum!

O yüce dinimizi bozanları, onu istismar ederek kullananları, onu siyasete bulaştıranları, onun adına insan kafalarını keserek futbol oynayanları, onu insanlara yanlış anlatanları, onu gösteriş için etiket yapanları, İslam dünyası içerisinde zulüm yapanları, altın lavabolarda oturanları, halkını aç bırakanları, halkını eğitimden mahrum edenleri, halkına bilgi dünyasını kapatanları, kadınına hürmet göstermeyenleri, çocuklarını dövenleri, büyüklerine saygılı olmayanları, sokakta kol kola yürüyüp yolu kesenleri, trafikte hava atanları, mahkemede yalan söyleyenleri, yanlış karar veren hâkimleri, rüşvet alarak hatalı evrak düzenleyenleri, toplumun sosyal düzenini bozanları, yetim hakkı yiyenleri, insan kalbi kıranları, kibrinden yürürken yollara sığmayanları, ihtiyacı olmadığı halde devletin sosyal fonundan aldığı kömürü köşe başında satanları…
Nihayetinde bizlere vermiş olduğun tüm nimetleri ve insanı insan yapan tüm değerleri bir tarafa iten tüm kullarına vermiş olduğun “O” keşfi zor olan beyin ile düşünmeye yönlendir yarabbi!

Âmin!
Kadir geceniz mübarek olsun!

Mehmet Nuri Sunguroğlu
23.07.2014