AZİZ SANCAR OLAYI

sancar“BİR VUKUAT İŞLEDİK, AFFOLA…”!

Türk dil kurumuna göre Sancar: „Kısa kama, saplayan, batıran, yenen“ anlamıyla izah edilmektedir. Sn. Aziz Sancar hocamızın adına yakışacak düzeyde başarılara imza atmış olması ismi ile ne kadar bağlıdır bilinmez ama; yeteneklerinin en azından isminin izahı kadar güçlü olduğuna şahit olduk.

Aziz Sancar hocamız geldi, gördü, ödülünü aldı ve aldığı ödülü Atatürk adına Genelkurmay başkanlığına armağan etti. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz, hocamızın kararına saygı duymak lazım. Aziz Sancar hocamızın bu jesti, oyunun son sahnesiydi. Asıl oyun Nobel ödülünü alacağının duyulmasında oynanmıştı; ben oraya değinmek istiyorum.

Başta BBC olmak üzere hocamızı kırk parçaya böldüler. Arap dediler, Kürt dediler, Türk dediler. Hatta bazı partilerin hocaya sahip çıkmak istediklerine de şahit olduk. Aziz Sancar hocamız ise; tüm bunlara „aidiyetinin Türk olmasıyla ve bununla gurur duyduğunu, başarılarını Atatür ve onun kurduğu Cumhuriyete borçlu olduğunu söyleyerek cevap verdi. Bu düşüncesinin altını da çizmek için aldığı Nobel ödülünü Anıt kabre armağan etti. Şimdi gelelim asıl söylemek istediğime.

Biz millet olarak böyle başarılara imza atmadığımız için, böyle başarıların nasıl hazım edileceğini bilemediğmiz için ne yapacağımızı da şaşırdık.

1) Sn. Sancar hocamızın nasıl da „parçalara bölünerek“ sahiplenildiğine üzülerek şahit olduk.

2) Henüz ne kadar arka sıralarda oturduğumuzun, dersi duyamayacak kadar sesli bir sınıfta olduğumuzun farkında olduk.

3) Davranışımızla bir vukuat işledik.

4) Ne kadar bilmesek, inkar etsek de, bu bir „vukuattır“…geri kalmışlığımızın vukuatı dır!

5) Akıl ile zekanın, egomuzun karşısında aciz kalarak homojen olarak çalışmadığının, uyumsuzluğunun vukuatı dır!

6) Dünyanın evrenselliğinden yoksun kalmanın vukuatı dır!

7) Bilimin önemini anlamadığımızın vukuatı dır!

8) Etnik köken saplantımızın affedilmeyecek olan vukuatı dır!

9) Siyasal düşüncelerimizin bizi insanca düşünmekten mahrum ettiğinin vukuatı dır!

10) Utanacak yerde, avını paylaşamayanlar gibi davranmanın vukuatı dır!

11) İnancımıza, değerlerimize, ilime ve bilime ne kadar uzak kaldığımızın vukuatı dır!

Keşkem bu ve buna benzer olaylara olan susuzluğumuzu giderecek daha çok başarılara imza atan bilim adamlarımız olur da, gelecek ödüllerde nasıl davranacağımızı öğrenir ve bu gibi insanlarımızı parçalamakta acele etmekten uzak kalırız.
Mehmet Nuri Sunguroğlu

21.12.2015

 

NOBEL ÖDÜLÜ VE AZİZ SANCAR VUKUATI

aziz-sancar-labEvet sevgili dostlarım, bu bir „vukuattır“!

Geri kalmışlığımızın vukuatı dır!

Akıl ile zekanın homojen olarak çalışmadığının, uyumsuzluğunun vukuatı dır!

Dünyanın evrenselliğinden yoksun kalmanın vukuatı dır!

Bilimin önemini anlamadığımızın vukuatı dır!

Etnik köken saplantımızın affedilmeyecek olan vukuatı dır!

Siyasal düşüncelerimizin bizi insanca düşünmekten mahrum ettiğinin vukuatı dır!

Utanacak yerde avını paylaşamayanlar gibi davranmanın vukuatı dır!

İnancımıza, değerlerimize, ilime ve bilime ne kadar uzak kaldığımızın vukuatı dır!

 

BBC’nin Aziz Sancar hocamıza cahilce sorduğu: „Siz Arap’mısınız“ sorusuna hocamızın „ben Türk’üm“ diye verdiği cevap yeterli olmalıydı ama, olmadı.

Kimya dalında Nobel ödülünü alan bu değerli bilim adamının başarısındaki payımıza bakarak utanacak yerde, onu parçalara bölerek üzerinden siyasetçilik, ırkçılık, milliyetçilik yapmaya kalkmak bir vukuat değil de nedir?

1997 yılından beri Amerika’nın verdiği imkanları kullanarak bu başarıya imzasını atan hocamıza kimya dalında Nobel ödülü verilirken yapılan açıklama: „“North Caroline-USA” „ diye takdim ediliyor. Bu demektir ki; bizler kendi değerlerimizin değerlerini bilemeyen, çalışmalarına, araştırmalarına olanak veremeyecek kadar evrensel düşünceden yoksunuz. Demek ki; Aziz Sancar ve daha yüzlerce değerlerimize sahip çıkamayan bir mekanizmamız var. Asıl vukuat da burada saklıdır!

Elbette ki Aziz Sancar hocamız ile övünmek  hakkımızdır ama; onu parçalara ayırmadan. Bir insan olarak övünmek ne kadar ise, o kadar. Ne fazla nede eksik!

 

[Evet… Aziz hocamızın verdiği cevap: „Ben Tük’üm“ yeterli olmalıydı!]

 

Mehmet Nuri Sunguroğlu

09.10.2015