ÖZLÜYORUZ PAŞAM, ÖZLÜYORUZ İŞTE.

ÖZLÜYORUZ PAŞAM, ÖZLÜYORUZ İŞTE…
[…] …işte bu hal ve ahval içinde biz yine de buradayız…:
Aramızdan erken ayrılışının ezikliğini hissederken Senin ufkunu, yol göstericiliğini, milletine her zaman güvenmeni, senin onurunu özlüyor; üzülmüyor, yorulmuyor, sabırla tekrar uğraşıyor, tekrar dan anlatıyoruz Paşam!

Vatanın için, Milletin için verdiğin emeği, yaptığın fedakarlığı, bizleri hep bir araya getirmeye çalışmanı, ulus bir millet olmamızı isteyişini özlüyoruz Paşam!

Her kelimeni dikkatle seçişini, kim olursa olsun karşındakine gösterdiğin saygıyı, sözlere yüklediğin anlamın derinliğini özlüyoruz Paşam!

Bağımsız karakterini, barışa hasretini, gerektiğinde çizmelerini çekip savaşa hazır olma kararlılığını özlüyoruz Paşam!

Kendi kendini tekrar tekrar eğitmeni, bilenlerle tartışmadan karar vermeyişini özlüyoruz Paşam!

En hakiki mürşit ilimdir diyen sesini, bilim adamlarına verdiğin desteği, sanata, edebiyata, dil ve tarihimize gösterdiğin duyarlılığı özlüyoruz Paşam!

Davet edilmeden hiç bir uluslararası kuruluşa yüz vermeyişini, dış seyahatlere gitmeden bütün kralların seni ziyarete gelişini, özlüyoruz Paşam!

Uzak görüşlülüğünü, çocuklara olan sevgini, gençliğe güvenini, geleceğe olan inancını özledik, özlüyoruz Paşam!

Ordumuzun her bir neferi yemek yemeden, yemeğe başlamayışını özlüyoruz Paşam!

Bizim Çocuklarımızın Yemen ellerinde ne işi vardı deyişini; çocuklarımızı kuru çöllerde bozuk paralar gibi harcadık diyerek hayıflanışını özlüyoruz Paşam!

Yemen türküsüyle hüzünlü bakışlarını, Milletine uşaklığı yakıştıramadığını, Türk Milleti zekidir, çalışkandır söylevini özlüyoruz Paşam!

Özlüyoruz işte…

Mekanın cennet olsun Paşam!

Seni sevmeyenlerede hakkını helal et Paşam… zira onlar ne yaptığını bilmiyorlar!

M.N.Sunguroğlu
10 Kasım 2017

SAYGIYLA PAŞAM, ÖZLEDİK İŞTE!

ata-trenÇanakkaleyi geçemeyenler; günümüzde yeni formüller üreterek emperyalizmin bittiğini söylüyor; bizi millet yapan, bu vatanda bir arada tutan fikir ve ilkelerden vaz geçmemizi istiyorlar Paşam! […..]

İşte bu hal ve ahval içinde biz yine de buradayız diyor; çizdiğin yol ve koyduğun ilkelerini [….] özledik diyoruz Paşam!

Aramızdan erken ayrılışının ezikliğini hissederken Senin ufkunu, yol göstericiliğini, milletine her zaman güvenmeni, senin onurunu özlüyor; üzülmüyor, yorulmuyor, sabırla tekrar uğraşıyor, tekrar dan anlatıyoruz!

Vatanın için verdiğin emeği, yaptığın fedakarlığı, bizleri hep bir araya getirmeye çalışmanı, ulus bir millet olmamızı isteyişini özlüyoruz!

Her kelimeni dikkatle seçişini, kim olursa olsun karşındakine gösterdiğin saygıyı, sözlere yüklediğin anlamın derinliğini özlüyoruz!

Bağımsız karakterini, barışa hasretini, gerektiğinde çizmelerini çekip savaşa hazır olma kararlılığını özlüyoruz!

Kendi kendini eğitmeni, okumadan, bilenlerle tartışmadan karar vermeyişini özlüyoruz!

En hakiki mürşit ilimdir diyen sesini, bilim adamlarına verdiğin desteği, sanata, edebiyata, dil ve tarihimize gösterdiğin duyarlılığı özlüyoruz!

Davet edilmeden hiç bir uluslararası kuruluşa yüz vermeyişini, dış seyahatlere gitmeden bütün kralların seni ziyarete gelişini, milletine uşak dedirtmeyen öz güvenini özlüyoruz!

Uzak görüşlülüğünü, çocuklara olan sevgini, gençliğe güvenini, geleceğe olan inancını özledik, özlüyoruz!

Asker yemek yemeden, yemeğe başlamayışını özlüyoruz. „Bizim Çocuklarımızın Yemen ellerinde ne işi vardı deyişini; çocuklarımızı kuru çöllerde bozuk paralar gibi harcadık“ diyerek hayıflanışını özlüyoruz Paşam!

Seni daha neler için özlediklerimizi buralara sığdırmak kolay değil Paşam!

**

İzninizle Paşam.

Aklıma gelmişken bir şey daha eklememe izin verirseniz:

1938 yılının „sekiz“ ini yan yazanları anlamaya çalıştığımı söylesem de, ben o sekizin yan düşmediğinin inancında olduğumu da eklemek istiyorum Paşam!

Zira Sen de „naciz“ vücuttan söz etmiştin, fikir ve ilkelerin asla ölmeyeceğinin altını da özellikle çizmiştin. Onun içindir ki; sekizler de dokuzlar da yan yatmadan yaşamaya devam edecektir; ta ki kurduğun devlet ve Cumhuriyet; ve onun üzerinde yaşayan bu milletten son fert kalana kadar!

Mekanım cennet, ruhun şad olsun Paşam!

Saygıyla.

Mehmet Nuri Sunguroğlu

10.11.2016

 

 

 

 

SENDE GÜNAH MI KALDI PAŞAM !

A-KABIR

 >>O “Günahsız dilleriyle seni öyle temizlediler ki… İmama yıkayacak yer bırakmadılar Paşam” !<<

Tam 75 Yıl oldu aramızdan ayrılalı.

Seveniyle, sevmeyeniyle geçti bu Yıllar.

Bazıları arkandan lanet okudu, bazıları hala okumaya devam ediyorlar. Bir ötekileri izindeyiz diye yeminler ederek sana olan minnetini dile getiriyorlar.

Sense…o sonsuzluğun ebediyyetinde vicdanı rahat olarak hak ettiğin uykuyu uyumaya devam ediyorsun…eminim!

Rahat uyu Paşam…rahat uyu !

1911 Trablusgarp Savaşında uykusuz gecelerin sana olan borcunu uyu !

1911 Derne Komutanlığında kaçmış uykularının boşluğunu uyu !

1912 Balkan Savaşında, 1913 İkinci Balkan Savaşında…

1915 1. Dünya Savaşının ateş cehenneminde.

3.Kolordu emrinde Tekfurdağ’da kurulacak olan 19. Fırka Komutanlığını kurmak için görevlendirdiğinizde kaçan uykuların için uyu !

25 Nisan 1915 Çanakkale Savaşında bir milletin kaderine acımasızca el koyan 7 düvele karşı verdiğin mücadeledeki uykusuz gecelerinin acısını çıkar !

Savaş sonrası SEVR antlaşmasına imza atarak sarayda rahat uyuyanların…; senin uykularından çaldıkları saatler için uyu ! 

15 Mart 1916 tarihinde 3. Ordu’yu desteklemen için emrindeki 16. Kolordu ile birlikte Diyarbakır’da (Kafkas cephesi) izdihamlı gecelerin yorgunluğunu atmak için uyu !  

5 Temmuz 1917 Yıldırım Orduları Grubu emrindeki 7.Ordu Komutanlığı,  15 Ağustos 1918  7.Ordu Komutanı olarak Filistin Cephesinde çektiğin uykusuz geceleri uyu !

Uyu…! Rahat uyu paşam !

1919-1923 Yıllarında milletin için verdiğin ölüm kalım savaşında uyuyamadıklarını uyu !

1923- 1938 Yıllarında milletinin hür, özgür, bağımsız, kapı kulu olmadan yaşaması uğruna kurduğun planlar için feda ettiğin uykularını uyu !

Ve daha buraya sığmayacak kadar uzun olan uykusuz gecelerinin yorgunluğunu çıkar Paşam ! 

Eğer birileri, bu dünyadan göçtükten sonra ebedi huzur içerisinde uyumayı hak etmiş ise…O da sensin Paşam !

Evet yüce Türk !

Büyük kumandan !

Dehasal devlet adamı !

Yok olan bir milletin kaderini değiştiren yüce insan ! Ölümüne dostları kadar düşmanlarının da üzüldüğü insan…rahat uyu !

Günahların var mıdır? Ne kadardır? Onu Yüce Allah bilir.

Velev ki seninde her kul gibi günahların varsa…tümünün Allah tarafından affedildiğine yürekten inanıyorum. 

Çünkü sende:

75 Yıldır günah bırakmadılar.

O kocaman dilleriyle “yalayıp temizlediler” ! O “Günahsız dilleriyle seni öyle temizlediler ki… İmama yıkayacak yer bırakmadılar Paşam” !

Bir bardak rakıyı sana çok gördüler. Saraylarda içilen Fransız şaraplarını unuttular. 

Rakı içtiği için siroz oldu dediler.

Sen aslında milletin için kendisini feda ederek ölmüştün, anlamadılar.

Unuttular ki; bir yudum rakı içmeyen İstiklal marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’da siroz hastalığından ölmüştü(?)

Daha neler yok ki bu listede?

Anana dediler. Babana dediler. Dinine dediler. Yahudi dediler. Sabatay dediler. Ve daha neler uydurmadılar ki… Sende günah mı kalır Paşam…sende günah mı kalır !

Böyle ölmeyi kimler istemez ki?

Bu kadar acımasızca, arkasından gıybeti yapılan bir insanda günah mı  kalır ?

Hz. İsa peygamber ne demişti?

“İlk taşı, günahı olmayanlar atsın” ! …dememiş miydi?

Rahat uyu Paşam…rahat uyu !

Mekanın cennet olsun koca Türk…Atatürk; Mustafa Kemal Atatürk…rahat uyu !

Mehmet Sungur

10 KASIM İÇİN GEÇ KALMIŞ BİR PAYLAŞIM

Yazan: Mehmet SUNGUR

Paşam!

Vefatının 74. yıl dönümünde düşüncelerimi paylaşamadığım için çok üzgünüm.

Köyümüzün dünya ile olan bağlantısının tarumar olması nedeniyle iletişim kurmakta imkansızlıklar içerisindeydik.

“İmkansızlıklar” kelimesinin senin lugatında olmadığını biliyorum; buna rağmen bu kelimeyi kullandığım için çok özür diliyorum Paşam!

Medya üzerinden izlediklerimiz zaten hafızalarımızda olanların bir tekrarı idi, elle tutulacak bir farklılık yoktu.

Tek farklılık: Sn. Başbakanımızın anıt kabir ziyaretçileri arasında olmadığıydı. Bunu da mazur gör Paşam! Memleketimizin çok önemli meseleleri için yurt dışı gezilerini tamamlayamadığından, anıt kabir kutlamalarına katılamamıştır.

Keşkem bir gün daha sonra ölseydin Paşam!

Aslında; Sn. Başbakanımızın yokluğunu fazla hissetmedik. Vekaleten de olsa; nutuklar söylendi, yüce kişiliğini öven çok sözler nutuklarda ifadelerini buldular. Ama hepsinin vicdanı, senin görüşlerinin, günümüzde de hala geçerli olmasını kaldıramadığından olacak ki; bütün yapılanların senin görüşlerine uygun olduğunu anlatmak için neler uyduruyorlar bir bilsen; yaratıcılıkta sınır yok, keşke görebilseydin.

Bu anlattıklarımı sakın bir şikayet veya bir çaresizlik ifadesi olarak düşünme. Sadece bize gerçekleri görmeyi, ona göre politikalar üretmeyi, kendine ve milletine güvenerek onurlu davranmayı sen öğrettin. Bu öğrettiklerini bir miras olarak değil; bir vasiyet olarak kabul ettiğimiz dendir ki…düşünmeyi bir sorumluluk olarak addetmekteyim.

Sen; aramızdan ayrıldıktan sonra ulusal hedeflerimize olan konsantrasyonumuzu kaybettik.

Birbirimizle uğraştık, küçük kurnazlıklarla vakit kaybettik. Hatta, bazen; hesabın ölçüsünü kaçırdık; darbeler yaptık. Her darbenin bizi en az 30 Yıl geride bırakacağının hesabını yapamadık.

Düşmanlarımızın ülkemizin planlarına müdahil olmasına izin verdik.

Kişisel çıkarlarını siyaset diye yutturanlara, milleti için fedakarca çalışanları birbirinden iyi ayıramadık.

Ağaları, şeyhleri, savaş zenginlerini, saltanat meraklılarını, din bezirganlarını yeniden hortlattık; cemaatler kurduk.

Bir kitap yazarak ilim dünyasına katkıda bulunamayacak olanları pröföser yaptık.

Ülkemize “yatırım için değil, sadece para kazanmak” için gelenlere liberal dedikleri açık pazar sistemiyle kapitülasyonların devamını kolaylaştırdık.

Rekabet gücü olmayan; üretici değil de, sadece tüketici olmak vasfını üzerimizden atamadık.

Senin hedef gösterdiğin batı uygarlığını anlamakta hala zorluk çekmekteyiz.

Milli birliğimizi parçalamak isteyen güçlerin dayatmasıyla yaptığımız değişiklikler le onların teveccühünü kazanmayı hedefledik.

Lozan konferansında: Konferansın dili; sadece İngilizce ve Fransızcadır diyenlere: …ve Türkçedir diye cevap veren, İsmet paşanın; bu ülkeyi ikinci ateş çemberine sokmadığını unuttuk.

İnancını sessizce yaşayanları, zekatını gürültüsüz verenleri, secdeye kapandığında sadece Allah için kapandığının bilincinde olanları unuttuk ve onları dışladık; bizden değiller dedik.

Üst geçitlerimiz de  “Helal para; vergisi verilmiş paradır” …diye astığımız panoları kaldırdık, onların yerine; içimizdeki acıların ve ızdirapın bitmeden devamlılığı eşliğinde şehitlerimizin isimlerini yazıyoruz artık.

Senin: “Bizim çocuklarımızın Yemen’de ne işleri vardı?”…diye sorduğunu unuttuk!

Çocuklarımızı: “Yemen ellerinde bozuk para gibi harcadık” diyerek, Yemen türküsüne göz yaşlarını dökerek refakat ettiğini unuttuk.

Senin yönetimine diktatörlük diyenlerin, demokrasi diye diye nasıl kendi krallıklarını kurduklarını zamanında fark edemedik.

Demokrasilerdeki “fikir özgürlüğünün” ruhunu anlamayan kesimler; “özellikle senin adının yazıldığını gördüklerinde alerji olabilecekleri bir “demokrasi” tanımıyla yolumuza devam ediyoruz.

Ülkemizdeki genel olumsuzlukları, tarafsız gözlemciliğiyle mercek altına alanları; siyaset yapıyor diye susturmak yolunu denedik.

Seni “lokomotif” olarak kullanmak isteyenlere şahit olduk, oluyoruz.

Şerefli bir meslek olan gazetecilik adına haberleri saptıran; “entelektüel fikir fahişeleri” tanıdık.

Sen: “Ne mutlu Türküm diyene!” derken; kimseyi Türk olmaya zorlamadığını unuttuk.

Tarih bilincimizin zorluğunu yaşarken; Milli misakı hudutlarımızın içerisinde olanları Türk sandık.

AB kapılarında TC. hüviyetini gösterip, arkasından Türk olmaktan utanıyorum diyenleri gördük.

Ama artık daha tecrübeliyiz. Kolay kolay, gazete haberlerinin, kimin çektiği belli olmayan filmlerin, yalancı kahramanların tuzaklarına düşmüyoruz. Bütün hatalarımıza rağmen uğraşıyoruz, didiniyoruz, anlatıyoruz, uyandırmaya çalışıyoruz Paşam!

Sen rahat uyu, mekanın cennet olsun!