SEVGİ


hands

Pahası biçilmeyecek kadar güçlü olan sevgi, yaratılışın özünde saklı olan bir mucizemidir? Yoksa; sadece dilimize doladığımız bir “sözcük-müdür?”
Eğer ikincisi olsaydı dünyanın fakirliğine üzülmemek mümkün olurmuydu.
Evet, sevgi gerçekten pahası biçilemeyecek kadar güzeldir ve yaşam için su kadar, teneffüs ettiğimiz hava kadar önemlidir.
Ruhunda sevgi olmayan bir insan, bence yaban arısına benzer. Uğultusunu duyduğumuzda içimizden bir endişe, bir korku hissederiz; kendimizi korumak için çareler aramaya başlarız.
Psikanalist Erich Fromm sevgiyi şöyle tarif eder:
“İnsanlığın sorunlarına bir yanıt olarak, kişideki aktif ve yaratıcı gücün kaynağı bir enerji olarak ve bu söz konusu yaratıcılıkla sevmeyi de bir sanat olarak tanımlar. Bir sanat olması bakımından da uygulamada olgunluk gerektirir”. …der.
Bir başka Psikanalist olan Sigmund Freud ise: “Sevginin her türlü kaynağının cinsellik” olduğunu öne sürer. Bu görüşü için bir çok eleştiriye hedef olmuştur. Freud’a göre sevginin bütün diğer türleri, (aile sevgisi, tanrı sevgisi) “uygarlıkla gelişen yüceltmelerin sonucudur ve cinsellikten türemiştir.”
Bir materyal düşüncenin dışına çıkamayan Freud, ruhumuzdaki yaratılışta saklı olan sevginin mucizesini görmekten mahrumdur. Sanki Darwin’in evrim teorisinde takılmış kalmış gibi bir hali görülmektedir.
Oysa Allah insanı yaratırken, Onu tüm varlıkların üzerinde yaratmış. İnsana sadece yürüyebilen ayak değil, aynı zamanda düşünebilen bir beyin ve ruh vermiştir. Yani, insanı materyal olmaktan daha öteye, elle tutulamayan ama, hisseden, hissedilen, algılayan ve algılanabilen bir yaratık olarak yaratmıştır. İşte benim anladığım yaratılışın mucizesinde saklı olan sevgi de, burada saklıdır.

Batı düşüncesindeki sevgi, görülebilen le sınırlı olmaya daha çok alan tanırken, doğu düşüncesinde sevgi daha çok görülmeyenlere verdiği değer ile yücelmiştir. Bu konuda gerek Mevlana, gerekse Yunus Emre, sevgiyi tarif ederken insanın görülmeyenleri ile, yani ruh dünyasıyla bağlam kurarak sevgiyi tanımlamışlardır.

Bana göre; bir düşünür olarak Sevgi, insanların ruhunda bulunan değerli ve olumlu bir yetenek olmasıyla beraber, kişi sevdikleri için sorumluluk almasını da asla ihmal etmemelidir. Ne yazık ki insanlar bu yeteneklerini her zaman ideale yakın bir değer olarak kullanamamaktadır. Yani insanlar birbirlerini gerektiği gibi sevmekten acizdir.
Oysa ki sevgi her şeyden önce fedakarlıktır; yani hiçbir karşılık beklemeden başkasına kendinden bir şeyler vermek esasına dayanır. Gerçek sevgi merhamet, şefkat, fedakarlık gibi davranışlarla, uygulamalarla kendini gösterir; aksi takdirde kuru bir laftan ibaret kalır, öteye gidemez.
Gerçek mutluluk, ebedi olmayan maddi değerlerle değil, ebedi olan, canlı varlıklara, özellikle insan ruhlarına duyulan sevgiyle ilgilidir. Edayla gelen duyguları göz önüne koyarak verilmesi gereken bir karardır.
Ne yazık ki bazıları sevginin sözünü ederken, Yunus Emre’ye atif yaparak: “Yaratılanı Sev Yaradandan Ötürü” cümlesini sıkça dillerine dolarlar. Ancak bu cümlede saklı olan sevgiyi anlamış gibi davranmazlar. Yunus Emre bu cümlesiyle tüm yaratılanların sevilmeye değer olduğuna dikkat çekmiştir. Dil, din, ırk ayırımı yapmadan, mezheplere bölmeden, arzı alemde ne varsa onları bu kavramın içerisine almıştır.
Bence sevgi, daha bir çok değerler taşıyan kavramlar gibi; bir yetim çocuğa benzer. Her zaman ve her yerde müdafaaya muhtaçtır.

Yüreğinizden sevgi eksik olmasın… Sevgiyle kalın!
Mehmet Nuri Sunguroğlu
23.09.2016

Hakkında Mehmet Nuri Sunguroğlu
Yaşlılarımız geçmişimiz, Çocuklarımız geleceğimizdir. Her ikisini de ihmal eylemek tamiri zor olan bir suçtur.

Yorum bırakın