SPİEGEL SKANDALI VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

spiegel“Der Spiegel olayı”… Tarihi belgelerle 1962 yılında Alman hükumetinin yüz karası.

Batı basınından keyifle okuduğum haber odaklı „Der Spiegel“ dergisi Hamburg’da basılır. Haftalık çıkan bu dergi, 1962 yılında Almanya hükumeti tarafından „vatana ihanet“ suçuyla kapatılması için mahkemeye verilir.
Almanya ve Avrupa için „özgür basının simgesi“ olan bu dergiye atfedilen suçun özeti ise; olası bir üçüncü dünya savaşında Alman ordusunun savunmasının yeterli olmayacağıdır. Haberi dergiye sızdıran ise, Alman ordusunun bir üst düzey subayı idi. Tarihe „Spiegel skandalı“ olarak geçmiş bu olay, günümüzde dahi belleklerde saklı durur. Basın özgürlüğün neyi ifade ettiğini bienler için bir tarihi bilgi olsa da, bilmeyenler için bir ders olsun! Sıkılmadan okuyun, tekrar okuyun derim!

SPİEGEL SKANDALI
1962 yılında dönemin Başbakanı Konrad Adenauer, Almanya Federal Meclisindeki konuşması sırasında; “ülkede vatana ihanet gibi aşağılık bir tutum mevcut” diyordu. Sanki bir sinyal vermiş gibi kulaklara erişen bu cümle, zamanın baş savcısını harekete geçirmişti.
Der Spiegel dergisi, 26 Ekim 1962 tarihinde bir gece yarısı operasyonuyla polis baskınına uğradı. Gerekçe ise; derginin verdiği haberde, hükümetin savunma politikasını sorgulayan, devlete ait gizli bilgilerin ifşa edilmesiydi. Polis baskınında “vatana ihanet” suçlaması yöneltilen derginin genel yayın yönetmeni Rudolf Augstein, yazı işleri müdürleri ve haberi yapan gazeteci Conrad Ahlers tutuklandı. Polis, yazı işlerini basarak arama yaptı ve Spiegel’in yayına hazırlandığı bina uzun bir süre polis kontrolü altında tutuldu. Dönemin başbakanı Konrad Adenauer ise, derginin kurucusu Augstein’e ağır suçlamalarda bulunmaya devam ediyordu. “Bakınız, Augstein adlı kişide iki karmaşık durum birden var. „Bir taraftan da vatana ihanetten kazanç sağlıyor ve bence bu çok kötü niyetli bir yaklaşım.” …diyor Konrad Adenauer.

Alman ordusunun sınırlı savunmasını yazmak, bir ihanet suçu olmuştu. Meselin özü ne idi?
“Spiegel Skandalı” adıyla tarihe geçen bu olay, Almanya’da ikinci dünya savaşından sonra yaşanan en büyük skandallar arasında gösteriliyordu. Totaliter bir devlet yapısının olduğu Nasyonalist sosyalizm döneminden sonra Almanya’da ilk kez bir yayın organı, devlet güvenlik birimleri tarafından eleştiren gazetecileri susturmak amacıyla basılmış olması ilk defa yaşanıyordu. Almanya şok olmuştu. Spiegel Skandalının patlak vermesine neden olan ise; 10 Ekim 1962 tarihinde NATO Tatbikatında gözlenen ve bir üst subayın dergiye sızdırdığı “Fallex 62 Nato tatbikatı” ile ilişkin “Sınırlı Savunma” başlığı ile yayınlanan haberdi.

Haberde Konrad Adenauer hükumetinin savunma stratejisini eleştiren gazeteci Conrad Ahlers, hükümetin savunma politikasında büyük açıklar olduğuna dikkat çekiyordu. Bunun sorumlusu olarak gösterilen isim ise, dönemin Savunma Bakanı Franz Josef Strauss idi.
Alman NATO birliklerinin gücü, askerlerin teçhizatı ve olası bir savaş durumunda hareket kabiliyetinin eleştirildiği bu analiz haberde, askeri bilimsel araştırmalara dayandırılıyordu. Haberde gizli bir belge de ifşa ediliyordu. Ancak Ahlers’in yazısını büyük oranda askeri bilimsel araştırmalara dayanarak kaleme alması, Savunma Bakanlığının talimatıyla soruşturmayı başlatan savcı Siegfried Bauback’ı hiç ilgilendirmedi. Savcı, iddianamesinde “vatana ihanet arz eden eylem ve rüşvet alma” suçlarına yer verdi.
Konu meclise taşınmıştı.
Federal Meclisin konuyla ilgili özel oturumunda, Savunma Bakanı Franz Jose Strauss ise polis baskınındaki rolünün sanıldığı kadar büyük olmadığını iddia ediyor ve ısrarla; „16 Ekim ile 26 Ekim arasında hiçbir görüşmeye katılmadım. Ancak tabii ki yetkili kişilerden böyle bir operasyonun yürütüldüğüne dair bilgiler aldım. Daha fazlasını bilmiyordum. Nasıl gerçekleştiğini bilmiyordum, ne zaman olduğunu bilmiyordum, kiminle ilgili olduğunu da bilmiyorum” diyordu.
Olay kamu oyuna aksamıştı ve geniş yankıların eşliğinde tüm Alman halkı tarafından şaşkınlıkla izlenirken, Spiegel dergisine sahip çıkılıyordu ve olayın yasa dışı bir mesele olduğu akıllarda iz bırakıyordu.
Olay; Almanya’da basın özgürlüğüne bir saldırı olarak yorumlanmaya başlanmıştı. Alman kamuoyunun desteği de gazete çalışanlarının arkasındaydı. Strauss’un operasyonla doğrudan ilgisi olmadığı yönündeki açıklamalarının ardından, beklenen gerçek skandal patlak verdi. Gazeteci Conrad Ahlers’in, dönemin Savunma Bakanı Strauss’un müdahalesiyle, üstelik yasalar hiçe sayılarak tutuklandığı açığa çıktı. Dönemin Federal iç işleri bakanı Hermann Höchler de sözleriyle; “açıkça görülüyor ki, burada da (mecliste) böyle bir süreç izlendi. Bunu nasıl demeli, bu… meşruiyetin biraz dışında kalıyor” diyerek federal mecliste sürecin yasalara aykırı olduğunu itiraf ediyordu.
Konu uzun. Sonuca bakalım.
Spiegel olayı henüz meclisin gündemine gelmeden önce, Konrad Adenauer hükümeti için başlı başına bir skandala dönmüştü.
Operasyonun arkasındaki kişi olduğu ortaya çıkan dönemin Savunma Bakanı Franz Josef Strauss istifa etmek zorunda kalmıştı. Çok geçmeden Adenauer kabinesinin tamamı aynı sonla karşılaştı. Yayımcılar, gazeteciler, sendikalar ve meslek örgütleri ise Spiegel’e sahip çıkmış, hükümetin üzerinde büyük bir baskı oluşturulmuştu. Almanya’nın her yerinde hukuk devleti ilkesine bağlı kalınması ve basın özgürlüğü için protestolar düzenlendi. Der Spiegel’in eski genel yayın yönetmenlerinden Stefan Aust günümüzde geriye dönük olarak: “o dönemde demokrasi tehdit altındaydı” diyor. Stefan Aust: “Spiegel Skandalının açığa çıktığı dönemde demokrasi gerçekten de tehdit altındaydı. Bu olay, devlet otoritesinin hukuki araçlar kullanarak yetkilerinin dışına çıkmasıydı.“
Yayım yönetmeni Augstein 103 gün hapiste kaldı. Spiegel Skandalı, antidemokratik uygulamaların, basın özgürlüğüne karşı uygulamaların çok ciddiye alınması gerektiğini göstermesi bakımından önemli bir semboldü”. …diyor tecrübeli Stefan Aust.

Savcının tüm gayretlerine rağmen; dergide çalışanlar hakkındaki iddialar mahkemede kanıtlanamadı. Federal Mahkeme, 1965 yılında Augstein ve Ahlers hakkında gizli bir belgeyi ifşa ettikleri suçlamasını geri çevirdi ve hatta kararda; savunma bakanı Strauss’un görevini kötüye kullandığının altı çizildi.

1) 103 gün üzerine ceza evinden çıkan genel yayım yönetmeni Augstein, işinin başına geçti.
2) 13 Mayıs 1965 tarihinde Federal yüksek mahkeme davayı ret ederek geri çevirdi.
3) 2 Haziran tarihinde Federal savcı savunma bakanı Strauss’un hakkında; „makamı kötüye kullanmaktan, özgürlüğü kısıtlamaktan“ suç duyurusunda bulundu.
4) 23 Aralık tarihinde bağımsız üçüncü bir heyet, haberin devlet sırrı olmadığını ve bununla beraber vatana ihanet olarak görülmesi mümkün değildir. …diye Spiegel dergisinin asılsız ve hiç bir sebebi olmadan mahkemeye verilmesinin yanlış ve hatalı olduğunun altını çizmiş oldu.

Evet sevgili okuyucularım. Basın özgürlüğü olmayan bir ülkede, siyaseti denetlemek mümkün değildir. İster beğenin, isterseniz beğenmeyin. Sonunda bunun adı siyasettir, denetlenmez ise, acısı fena olur.
Kaynak: Tüm batı medyasında görmek, okumak mümkündür. Hatta savcının tüm şikayet raporunu dahi açıklığıyla izlemek de dahil. Davanın metni, Federal arşivde mevcut dur.

Mehmet Nuri Sunguroğlu
28.11.2015